Son
zamanlarda okulların maddi ve manevi yapısal arızalarıyla oluşan gizil
tehlikelere bir de okulların deneysel tatbikatlarında oluşan açık tehlikeler ve
kazalar eklendi.
Birkaç
ay önce okul bahçesinde yangın söndürme talimi yaparken ateşi söndürmek için
kazara dökülen sakıncalı maddenin yangını büyütmesiyle çocuklar yaşamsal
tehlike atlatmışlardı. Daha sonra yine bir okul laboratuar deneyinde oluşan
kazada cıvanın ortaya yayılmasıyla çocukların bir kısmı cıva buharından
zehirlenmişti. Son olarak yine İstanbul’da bir okulda deney tüplerinin
patlamasıyla aynı tip bir okul kazası yaşandı. Bu olaylara, Türk’ün: deneyle
imtihanı, bilimle imtihanı, akılla imtihanı mı yoksa, bilgiyi, bilimi, ve
yaşamı ciddiye almama diye mi nitelendirmeliyiz.
Ortak
düşünce ve tartışma alanımıza siyasilerce toplum sorunları olarak sunulanların,
bu gerçek sorunları düşünmeyi önlemesi ayrı bir gerçek olarak karşımızda
duruyor. Az arayla oluşan bu olaylara tek tük kazalar gibi bakılıp “Allah
korumuş” diye teselli bulmaktan öte birşey yapılamadığı ise en önemli gerçek
olarak karşımıza çıkıyor.
Hepimizin
yapıp ettiklerinin ortalamasından oluşan toplumsal akıl yaşı, her gün biraz
daha gerilediği ve bireysel bilinçlerimizin tek başına böyle oluşumları
önleyemediği ortadayken, ortak yaşamlarımızda hepimizi daha böyle nice tehlikeler beklediğini düşündüren
bu ürkütücü konu, en önemli sorunumuz olmalı.
Henüz
mevcuda yaşatma ve eğitme garantisi sağlanamazken, doğurun siz bakamazsanız biz
bakarız diyerek çocuk sayısını arttırıcı yasal girişimleri tartıştıran devlet
yöneticilerine bu gerçekleri hatırlatmak yurttaşlık değil vatani bir görev bile
sayılır.
Kaynak gösterimi: www.0-18.org