ULUSAL İLETİŞİM AĞI

28 Eylül 2010 Salı

Anadil Eğitimi

Anadilde eğitim talebiyle başlatılan ve Güneydoğudaki çocukların okullar açılırken okula gönderilmemesi için yapılan boykot çağrısı, dikkatleri tartışmalara yöneltti.

Sonuç, uygulamanın kitlelerce benimsenmediğini gösterse de, üzerinde çok yönlü tartışılacak bir konu haline döndü.

Çocukları, büyüklerinin düşünce ve taleplerini gerçekleştiren figüranı haline getiren bu girişime, her şeyden önce çocuk ihmal ve istismarına giren bir tavır olarak karşı durmak gerekiyor.

Pek çok konuda olduğu gibi “anadil” ve eğitim konusu: “anadilde eğitim” ve “anadil eğitimi” gibi farklı iki ifade, aynı şeymiş gibi tartışılmaya kalkılınca sorun iyice karmaşıklaşıyor.

Pek çok alanda ve konuda kavramsal onay sağlanmadan yapılan tartışmalarda görüldüğü gibi aynı şeyi söylediklerini sanarak birbirinden farklı kavramları ifade edenlerle, aynı şeyi söyledikleri halde farklı şey söylediklerini sananlar arasında doğru /yanlış kavgası yapılıyor.

Sorun çözmede en büyük düşünce yanlışı yaratan bu tavrın üstünde özellikle durmak gerekiyor.

İçine doğulan kültür çevresinde en yakınındakilerle etkileşim yoluyla öğrenilen, anadil, aynı zamanda insanın içine doğduğu kültürel aidiyeti biçimleyen en etkili unsur olduğundan insanlar için önemlidir. Buna kimsenin itirazı olamaz.

Anadilini öğrenen çocuk, yaşamının ilk ve en temel algılarını da bu yolla kavradığından bu dil, insanın temel dili sayılır. Bu dili öğrenme hakkı da temel haktır.

Ama bu hakkı ikinci bir resmi dil kategorisi olarak değerlendirmek, farklı bir şey olup farklı ölçüleri gündeme getirir.

Bir ülke sınırları ve topraklarında konuşulan çeşitli diller olsa da ortak dil olan resmi dil o ülkedeki tüm insanlar için ortak yaşam işleyişi açısından ana dil kategorisinde zorunlu hale gelir.

Onun böyle olması devletin ülkedeki anadilleri resmi dilden farklı olanlara kendi anadillerini öğrenmeyi yasaklayacağı anlamına gelmez. Burada nasıl öğretileceği söz konusudur.

Onun öğrenilmesini sağlamak da devlete düşer.

Tartışılan ise bunu ikinci bir ortak ve resmi dil kategorisinde yapılıp yapılmayacağıdır.

Yani ortak anlaşma dili olarak tek bir resmi dilin toplumsal ortaklığı sağlama fonksiyonunu yok ederek bu iş yapılamaz.

İşte bu ikisi arasındaki kavramsal ayrım hesaba katılmayınca: anadil, resmi dil sayılamaz ifadesiyle ana dil öğretilemez ifadesi birbirine karışıyor.

Anadilde eğitim ile anadil eğitimi kavramsal olarak da sonuç olarak da farklı yerlere varacağından bu iki ifadenin birbirine karıştırılmayacağı bir toplumsal ve kavramsal onaylaşma gerekiyor.

Bunların karıştırılması bu doğal ve temel hakkın, doğru biçimde sağlanmasını engelleyen en önemli etken oluyor.

Büyüklerin üzerinde onaylaşmadığı kavramsal çatışmalarda çocukların piyon gibi kullanılması önemli bir çocuk hakları ihlali sayılabilir.

17 Eylül 2010 Cuma

Internet Çocukları

Televizyon, Bilgisayar, ve son olarak da internet nesillerinin dünyası daha önceki nesillerden iyice farklılaştı.

Zihinsel uyarıcılar ve yaşamsal olanaklarla hızla yaygınlaşan ve benimsenen teknik ilerlemeler, hepimizi yepyeni davranış ve değerler dünyasına zorluyor.

Bilgisayar ve internet olgusu, yeni nesilleri daha çok ve çeşitli bilgiye ulaştırırken, insan aklını da daha sığ, doğru bilgi ve düşünceden uzak kaotik bir algıya  mahkum etmeye başladı.

Eskiye göre farklı yaşam değerlendirmeleri yaratan, kitle iletişimi ve insan ilişkilerine yeni boyutlar ekleyen bu gelişmeler, ortak algının gözlemlenmesini de kolaylaştırdı.

Bunlara bağlı olarak farklı bir "ÇOCUK" olgusu ve algısı ile karşıkarşıyayız

Çocuklar kalemle yazmayı geç öğrenmeye, sanal verilerle gerçeği karıştıran değerlendirmelere göre gerçek ve gerçek dışını algılamamaya daha çok yatkınlık göstererek büyüyorlar.

Günümüzün en önemli sorunu, bu kadar bilgi bombardımanına karşın daha çok ihtiyaç duyulan DÜŞÜNEN beyinlerin giitikçe azalması.

Bu yetisini kendi eliyle geliştirdiği akıllı makinelere devreden insan düşünmekten gittikçe uzaklaşan nesiller üretiyor.

Yapay akıllara eklenen beyinleri, ilk andan itibaren etkisine alan bu değişim, özü insana dayanan pek çok sosyal bilim konularını, uygulama alanları ve kapasitelerini de değiştirmekte.

İnsan aklının çok farklı uyaranlarla kontrollü kontrolsuz kodlanması, eğitim kavramını da hayli farklılaştırdı.

Okuma, yazma ve anlama becerileri farklı gelişen yeni nesiller, yepyeni inceleme alanı çıkarıyor ortaya.

Uzaklık kavramını sıfırlayan ilişki ağları, sınıfsal ve coğrafi farklılıkları da dümdüz etmekle kalmayıp, sanal ilişkiler üzerinden hızlanan bir zaman algısı da oluşturuyor.

Öğrenme olgusu ömür boyu devam eden eğitime dönüştü.

Başıboş ve içeriksiz haberleşmeler, gerçek "bilgi"yi gittikçe değersiz kılarak, yüzeysel veya yanlış bilgilerle gerçeğinden farklı okunan bir dünya algısı yaratıyor.

İlkokul çocuğunun ana okulundakine göre eskide kaldığı bu hızlı değişim ve etkileşim tablosu, eski deneyimleri geçersiz kılan bir algılama ortamı oluşturuyor.

Çocuk hakları kavramı ihmal ve istismar üzerinden dikkatleri zorlarken günün şartlarında neyin ihmal neyin istismar olduğu daha geniş alanlar üzerinden tartışılıyor.

Böylece DEVLET ve bireyin bu konudaki SOSYAL SORUMLULUK BİLİNCİ çok geniş bir dikkat alanına yayılmış bulunuyor.