ULUSAL İLETİŞİM AĞI

25 Eylül 2011 Pazar

Çocuk İstismarı Kavramının İstismarı

Doğru tanımlama ve akılcı çözüm bekleyen sorunlara önemli engel oluşturan etkenlerin başında kavramsal algı yetersizliği ve karmaşası geliyor.

Bu nedenle her ortak düşün alanında olduğu gibi kavramsal onaylaşmanın önemi bir kez daha kendini gösteriyor.

Çocuk Hakları Uluslararası Sözleşmesine atılan imzalara rağmen ÇOCUK ve ÇOCUK Sorunları algısı üzerinden deşifre olan kavramların bu doğrultuda yeterince kavranmadığı bir gerçek.

Sorunları, daha çözülemez hale getirdiği için işe buradan başlamak önemli.

Medyanın çeşitli alanlarınca içselleştirilmesi gereken böyle ölçütleri sağlayıcı çalışmalar doğrultusunda kavramsal onaylaşmanın önemi de her gün daha iyi algılanıyor. 

Son günlerde “Çocuk İstismarına Son” yazılı sloganın yüksek sesle okunup damgalanmasıyla başlayan ve ikide birde ekranları kaplayan çocuk giyimi reklam spotu da bu yönden dikkat çekici bir örnek.

Sorun üzerinden uyandırdığı merakla izleyicinin dikkatini kendine bağlayan bu reklamda, çocuk giyimindeki pahalılığa değinilerek yeni ve ucuz bir çocuk giyim markasının tanıtılmaya kalkıldığı ve “çocuk”la ilgili kaydırılmış anlamlandırmaların çocuk istismarı sergileyen bir kavram karmaşasına nasıl dönüştüğü görülüyor.

Burada “Çocuk”un kendi iradesi ve yüksek yararı dışında kullanımı gibi geniş bir alanı kapsayan ve en çok oluşan örnekler nedeniyle maalesef cinsel istismardan öteye zihinsel çağrışım yapmayan “çocuk istismarı” konusu, maalesef kendisiyle ters düşen tarzda ele alınıyor.

Çünkü, sunumun kurgusu ve mantığı, “Çocuk İstismarına Son” diyerek ekrana bağlanan dikkatler üzerinden çocuk istismarına son vermek yerine, anne babalar üzerinden bir çocuk algısı istismarı ve çocuk istismarı sözünün istismarına dönüşüyor.

İstismar sorununun doğru tanımlanamaması ve kimin istismarı olgusunun algılanmamasının görüldüğü bu örnekte önemli olan son derece hassas bir konu üzerinden ticari kazanç sağlamak çabası ve göz ardı edilemeyecek bir etkileşim yanlışıdır.

Söz konusu reklama kısa süre içinde sosyal medya ve yazılı basın üzerinden oluşan tepkiler, önemli bir gelişmeye işaret ederken, sosyal bilinç geliştirme açısından önemli bir fonksiyonu bulunan reklam dünyası olmak üzere bu alanda belirlenen ölçütlere, kurumsal sosyal sorumluluk ilkeleri açısından her yerde ihtiyaç olduğu iyice ortaya çıkıyor.

Kaynak gösterimi:  www.0-18.org

18 Eylül 2011 Pazar

Büyükler Büyümüyor mu?

Bu hafta medyada önemli bir haber yer aldı.

2007 yılında imzalanan “Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi”nin bizde de yürürlüğe girdiği haberiydi bu.

Acil şok haberlerin dışında sanki yok saydığımız Dünya’nın daha acil önemdeki bu haberi çeşitli başlıklarla dikkatlere sunuldu.

Acil, çünkü ortalama Dünya ve insanlık gelişiminin aslında henüz nerelerde olduğunu algılatıyor.

Sözleşme metninin girişinde sözleşme amacının tüm ilgili bağlantıları belirtilirken, “Çocuklara uygun bir Dünya” ve “Çocuklarla yeni bir Avrupa oluşturma” amacına da değinilmesi, insanlık gelişiminde ulaşılan yer hakkında çok çarpıcı bir küresel görüntü veriyor.

Sözleşmeye Avrupa konseyine dahil ülkeler ve Avrupa Birliği adına da imza katılımı sağlanması, şu andaki küresel insani gelişmişlik seviyesini gösteren böyle evrensel sorunların evrensel sözleşmelerle ele alınması, gelişmiş Dünya kavramının henüz gelişmişlikten ne kadar uzak olduğunu ortaya çıkarmakla kalmayıp, çözüm bekleyen esas sorunların neler olduğunu da kavratıyor.

‘ÇOCUK’ varlığını koruma gelişmişliğine varmak için devletlerce uğraşılmasını gösteren bu sözleşme, bir yandan gelişmişliğin ölçüsü olurken, diğer yandan henüz ortadan kaldırılamayan problemleri gösterdiği için insanlık gelişmemişliğinin de ölçüsü oluyor.
Büyükler, büyümüyor mu veya büyükler gelişmiyor mu diye insanın fiziki ve zihni gelişmesini sorgulatan bu durum, tarihsel evrelere kıyasla daha gelişmiş bir ÇOCUKLUK algısına küresel çapta ulaşılmadığını gösteriyor.

Toplumsal sorunlar sözleşmelere imza atmakla çözülmediğinden, kabul edilmiş ortak normlar üzerinden uygulamaya başlamak ve yerel şartların özel dirençleri üzerinden iç normların oluşumuna  katkı sağlamak gerekliliği iyice ortaya çıkıyor.

Bu konuda evrensel ve yerel normlara uygunlaştırılmış ortak ölçülerin kazanımı ve uygulama kontrolünün ortak gözetime alınması, ciddi girişimlerin ivmelenmesine da yol açarak etkileşim alanlarının yerel ve  küresel çapta gelişmesine de olumlu katkı sağlayacaktır.

Ülkeler bazında devlet yükümlülüklerinin gelişmiş birey algılarıyla kontrol edilmesi, vatandaşlık sorumluluğunda olduğu için bu sözleşmede hepimizin imzası olduğu unutulmamalı.

Kaynak gösterimi: www.0-18.org