ULUSAL İLETİŞİM AĞI

8 Kasım 2010 Pazartesi

Özgürlük!

Çağımız her türlü bireysel farklılıkları bir araya getiren ve birbiriyle yan yana var olmaya zorlayan bir çağ. Küresel demokrasiye gidişin de yolları buralardan geçecek.

Demokrasi algı ve uygulaması artık her ülkenin sınırları içinde yaşatılma çabasından öteye dünya çapında bireysel ve toplumsal ilişkilerin ön şartı olmaya başladı.

Küresel köy haline gelen gezegenimizde, ekonomi kaynaklı egemenlik ve paylaşım savaşları gittikçe farklıların bir arada var olma ve yaşama hakkı savaşına dönüştü. İletişim teknolojisinin önlenemez gelişimi, farklı kültürlerin eskiye göre birbirinden daha fazla haberdar olmasını sağlayan sanal dünya beraberliği de, bu durumu etkiliyor.

Yine ulaşım teknolojilerinin gelişimi, iklimsel değişimlere bağlı göçler, tek parçalı steril kültürlerin yapılarını çok kültürlülüğe zorluyor. Artık farklı olanla bir arada yaşama kültürünün kaçınılmaz gelişimi toplumları yeniden biçimliyor.

Kısaca insanlığın ortak gelişiminde gelinen yer burası. Bu gerçeği kabul etmek her topluma ve her bireye göre farklı bir süreç oluşturuyor.

Ezgi Başaran adlı gazetecinin Radikal’de yer verdiği “Küpeli Öğretmen”in başına gelenleri bu gelişimler doğrultusunda bakınca gerçekten çok net bir görüntüyle karşılaşıyoruz.

Manisa’da bir İlk Öğretim Okulunda görevli Cuma öğretmen, Okul bahçesini ağaçlandırmak uğruna arabasını satacak kadar eğitime gönül vermiş bir eğitimci. Atık pil toplamada okuluna ödül aldıracak kadar başarılı. Bu ödülü almak için düzenlenen törende tek kulağına taktığı küpeyi gören yetkililerden küpesini çıkarma yollu ihtar alıyor. Uymayınca, vali ödülü vermekten vazgeçiyor.

O da bu konuya karışılmaması gerektiğini hatırlatıp tavrını sürdürünce kendisini başka bir yere atamaya kalkılıyor.

Kişisel bilgiler kendisinden önce oraya ulaşınca küpeliyse hiç gelmesin tepkilerine maruz kalıyor.

Bu arada öğretmenin karısı ve oğlu kendisinden bu tavrını değiştirmesini istiyorlarsa da başaramıyorlar.

Gerekçesine gelince: Cuma öğretmen bu küpeyi altı aydır takıyormuş.

Takma nedenine gelince: öğrencilerine farklı olanlarla bir arada var olabilmeye alışmalarını öğütlerken bir öğrencisi ona siz farklılık yaratarak yaşamayı becerecek kadar cesur musunuz diye sorunca, o da böyle bir tavrı gerçekleştirerek öğrencilerine örnek olmaya çalışıyor.

Farklı yani bilinenlere benzemeyen ve alışılmamış bir tavır olarak tek bir küpeyi kulağına takarak dolaşmaya başlamış. Bu arada kıyafet yönetmeliğinde böyle bir şart olmadığı için yasaya aykırı bir şey yapmadığını ileri sürerek kulağındaki küpeyi çıkartmıyor.

“Ben, sonra öğrencilerime ne derim?” diye tavrını sürdürüp öğütlediklerinin arkasında olduğunu onlara göstermek istiyor.

Bu olayı kamuoyunun dikkatine sunan Ezgi Başaran, yazısının başlığını “Cuma’nın küpesi bizim özgürlüğümüzün teminatı” diye atmış.

Birkaç gündür bu haber çeşitli kalemlerce, kulağa küpe olacak bir tavır olarak nitelendiren yazılar yazıyorlar. Gerçekten de öyle.

Bireyin gerçek özgürlüğü ve gerçek demokrasinin yaşatılması farklılıklarla birlikte olmayı kabul etmekten geçiyor. Farklıya tahammül yerine farklılığa saygı duymanın doğru olduğunu düşünerek bu konuda bilerek veya bilmeyerek çocuklarımıza çok örnek oluyoruz.

Burada önemli olan bireysel özgürlüklerin daha iyi yaşatılması için çizilen sınırlara uyup uymamak. Toptancı bakışlarla her farklılığı sembolleştirip aynı kefeye koyarak bireyi yok saymamak.

Sonra ortaya herkesin birbirinin özeline el atan, gerçeklerden çok dedikoduya yönelik tavırlarla birbirine düşen, bir toplum çıkıyor.

Belki de insanlara çocukluklarından başlayarak “merak terbiyesi” verilmesi ve kişilerin bireysel seçimlerine karışmama, farklılıkları yok sayan bir kapalı dünya algı ve görgüsüyle yetişmeme ortamları yaratılır.

Bireyin gerçek özgürlüğü ve demokrasi buralardan geçiyor.

Hiç yorum yok: