ULUSAL İLETİŞİM AĞI

28 Kasım 2011 Pazartesi

Etkileşim Alanlarında Temel Çalışmalar Üzerine


Çocuk istismarına girebilecek nitelikte çocuk kullanımlı bazı reklamlar, çocuk hakları açısından dikkat edilmesi gereken ölçütlere uymuyor. Konu üzerinde kitle bilinci oluşturma ve doğru değerlendirmeler yapılması gerekliliği günden güne daha bir belirginleşiyor.

"Çocuk" gerçeği üzerine toplum bilinci geliştikçe, bu alanda yapılan hataların gösterilen tepkilerle düzeltilmesi de mümkün olabiliyor.

Bu gelişmeler sevindirici.

Asıl gerekli olan, bu alanda yapılan hataların toplumsal etkileşimde önemli rol oynayan gazetecilik ve reklamcılıkta, mesleki disiplin olarak içselleştirilip oto kontrol yoluyla önlenmesinin sağlanması.

Mesela reklamcılık alanında Reklam Öz Denetim Kurumunun böyle ölçütlere sahip olup olmadığı ve bu açıdan ne tür çalışmalar yaptığı önemli.

Dürüstlük üzerinden tüketici hakkına yönelik etik denetimlerin yanısıra çocuk ve gençlere dönük ürünlerde mesleki disiplin olarak çocuk kavramsalları açısından özel ölçütler oluşturulması ve uygulamada kullanılması konusunda spesifik ölçütlere sahipler mi?

Böylece reklamlarda rastlanan ve özünde çocuk istismarına giren davranışları RTÜK dışında önleyen ve kontrol eden mesleksel öz denetim kurumlarının varlığı kadar işlevi de önem kazanır.

O zaman RTÜK gibi kurumların kimi zaman farklı algılamalara bağlı sansüre de kayabilecek girişimlerine gerek kalmadan reklamcılık alanında mesleki açıdan içselleştirilmiş bir bilinç yüksekliği sağlanabilir.

Bu konulara zaman zaman köşesinde yaptığı değerlendirmelerle dikkat çeken Magazin Eleştirmeni Cengiz Semercioğlu, 24 Kasım 2011 tarihli Hürriyet’teki yazısında çocuk bezi reklamlarındaki çocuk kullanımı ve istismarı yazısında bu açıdan önemli noktalara dokunmakla kalmayıp bu tür hatalı uygulamalarda sadece RTÜK denetimini talep etmenin sansüre kayabilecek uygulamalara yol açması ikileminin de üstünde duruyor.

Magazin eleştirmenlerince yaşam gerçeklerine dair çok geniş kitlelere verilebilen doğru mesajların bu medya alanında nasıl etkili olacağı görülüyor. Bu konulara dikkat çekerek çözüme katkı sağlamada bu alanın ne kadar işlevsel bir etkinlik yaratacağı da bir kez daha ortaya çıkıyor.

Çocuk İhmal ve İstismarını Önleme Platformunun Medya grubu olarak basın üzerinden oluşturulan Medya Ölçütlerinin, spesifik olarak reklam camiasında da oluşturulmasında yarar olduğunu bu çalışmalarda yer alanlardan biri olarak kitle bilincinin yükseltilmesinde bu alanların işlevsel öneminin altını tekrar çiziyorum.

Son olarak Ulusal İletişim Ağı 0-18 Medya Grubu olarak ÇOCUK KATILIMLARI açısından 22 Kasım tarihli Radikal’de yayınladığımız kavramsal onaylaşma metnimizde değindiğimiz çocukların yaşam katılımlarının ne anlama geldiğini irdelemenin de, çocuğun yüksek yararı açısından kitle bilincini yükseltmekteki etkisi görülmektedir.

Meslek içi eğitime katkı sağlayacak biçimde etkileşim alanlarına ölçüt oluşturma çalışmalarımızın gerekliliği günden güne daha iyi anlaşılıyor.

Kaynak gösterimi:  www.0-18.org

19 Kasım 2011 Cumartesi

Çocuk Hakkı Adına Çocuk Dövmek!


Devlet dışı katılımlarla toplumsal sorunların çözümüne katkı sağlayan Sivil Toplum Kurumları ve gönüllü katılımcılar yaptıkları çalışmalarla pek çok yol alındığını düşünürler.

Onlar için en büyük tatmin, sosyal sorumluluk alanındaki çalışmalarla sağlanan ilerlemeleri veya gelişmeye dair işaretleri görmektir.

Gerçekten de Sivil Toplum Kurumlarıyla, sosyal sorumluluk bilinci, bilgi ve dayanışma üzerinden kurulan ortak akıl, ortak emek ve çalışmalarla sorunların çözümüne büyük katkı sağlanır.

Bununla birlikte bazen devlet yönetimindeki sorumluların bir sözü, bir tavrı, yapılanların boşa gittiği duygusu yaratabilir. Ama yapılanların henüz yetmeyeceği bilinerek bakınca böyle olumsuzlukların zaman içinde giderilebileceği umudu artar.

Çünkü uzun ve ince bir yol olan bu çalışmaların kat ettiği mesafenin, niteliksel ve niceliksel ölçümü pek net olmadığından hemen tatmin edici bir sonuç alınması da mümkün olmaz.
 
Toplumsal sorumluluğun önemli iç motivasyonu, yapılanlarla sağlanan artılara bağlıdır. Bunu bilerek çalışmak, yapılanların yararını daha iyi algılatır.

Çocuk hakları konusu sivil toplum çalışmalarının dikkat alanına girmesiyle pek çok sorunu da ala almak mümkün olmuştur.

Çocuk Hakları açısından Çocuk İstismarı, toplumda çocuğun yüksek yararı konusunda bilinç yükselmesiyle önlenebilen bir hak ihlalidir.

Çok çeşitli yanları buklunan İstismar kavramı aslında çocuğun bir birey olarak varlığından doğan haklarının göz ardı edilerek çocuğun kullanılması ve ruhsal ve bedenen yıpratılması anlamını içerir.

İhmal ve istismar birbirini oluşturan durumlar olarak çeşitli biçimlerde birbirlerinden doğarlar.

Burada ana hedef çocuğun çeşitli yönlerden istismara uğradığının çevresi ve de kendisince kavranabilmesidir.

Her şeyden önce de devletin tüm çocuk hakları gibi bu konudan doğan hak ihlalini de önleyici bilince sahip olması gerekir.

Bir ilin yöneticisi Çocuk istismarı sempozyumunda anne/babalara istismarı önleyici bir tutum gibi "çocuğunu yani kızını dövmeyen dizini döver" diyebiliyorsa, burada içselleştirilmemiş bir kavram ve uygulama var demektir.

Çocuk Hakları Sözleşmesi, toplumda çocuk hakları bilincinin yükseltilmesinin sağlanmasıyla işlevselleşir. Gerekli bilincin içselleştirilmesi de büyük çapta sivil toplum çalışmalarıyla gerçekleşir.

Yani devletin bu konuda ki bilincinin yükselmesi de yine sivil toplum çabasıyla gerçekleştirilebilir.

Uluslararası bir kabul olan ve Birleşmiş Milletlerin 20 Kasım 1989’da kabul edilen bu sözleşme daha sonra ulusal ve uluslar arası sivil toplum çalışmalarının merkezine oturan sosyal sorumluluk girişimlerinin dayanağı haline gelmiştir.

İnsan hakları anlamında da çocuk haklarıyla başlayıp demokrasi hakkıyla sürdürülebilen bir toplumsal bilinci yükseltme gerekliliği yılda bir bu günü etkinliklerle kutlamakla sağlanamaz.

Her ilgili alanda her zaman sürdürülen bir bilinç mücadelesiyle içselleştirilip benimsenir ve benimsetilirse çocuklara hakları sağlanmış olur. Yoksa, atasözleri patentli davranış modelleriyle, dayakla çocuk adam etmeyi görev sayan daha çok yetişkin çıkar.


Kaynak gösterimi:  www.0-18.org

17 Kasım 2011 Perşembe

Çocuk Oyuncuların Çocuk(luk) Hakları Dikkate Alınıyor mu?


Aile kavgaları, dövüşme, şiddet ve öldürme sahneleri bol TV dizilerinde, küçük çocukların rol alması ve tehlikeli sahnelerde oynatılması nasıl olmalı sorusu, tartışma yaratan ve yaratması gereken bir konu.

Son zamanların aile sorunları, kadına şiddet ve türlü tehlikeli sahneleriyle yüksek izlenme oranına sahip bir TV dizisinin başrol oyuncusuna bir programda, TV magazin eleştirmeni, "Ben olsam böyle bir
filmde çocuğumu oynatmam mesela sizin dizideki ünlü çocuk oyuncunun yer aldığı sahnelerden etkilenmiyor mu?" diye soruyordu.

Aktör, çocuğun, rol aldığı bölümlerde psikologlarca takip edildiğini, ona bu sahnelerin birer oyun olduğu söylenerek oyalandığını, onu ve diğer küçükleri, psikologların kucağından alıp rolünü yaptıktan sonra yine onların kucağına vererek çalışmayı sürdürdüklerini söyledikten sonra,"Geçen yıl zorlandık ama bu yıl daha rahat çalışıyoruz. O tür sahneleri, çocukları böyle oyalayıp kandırarak çekiyoruz, çocuk işte, inanıyor" diye cevaplıyordu.

Daha önce de aynı çocuk için dizinin senarist veya yapımcılarının aynı tezi savunarak olumsuz etkilenmesini önlediklerini sağladıklarına inanan aynı ifadeleri duyduğum için bu kanının ne kadar içselleştirilmiş hale geldiğini bir kez daha görmek şaşırtıcı olmadı.

İşin şaşırtıcı yanı psikologların fonksiyonlarının böyle algılanması ve bu yolla olumsuz etkileşimin önleneceğine bu kadar kesin bir çözüm gözüyle bakılması.

Çocuğun ruh durumunu önce bozup sonra düzeltildiğine inanarak gereğini yaptıklarından emin olan bu anlayışın doğrultusunda daha nelerin mazur görülebileceğini düşünmeden edemiyor insan.

Mesela gerçek hissi versin diye çocukların bir yerden atlarken ayağı kırılmasında sakınca görmemek ve ortopedist kontrolunda ayağı kırılmasından sakınılmayan çocukların daha sonra tedavi edilmesinde de bir sakınca görmeyebiliyorlar mı?

Yine çoğunlukla yeni doğan veya kundak çocuklarının efekt dışı ağladığının sağlandığı sahnelerin de bir sakınca yaratmayacağı mı kabul ediliyor?

Her olayı çocuğa yaşatıp sonra etkileşimlerin zihinlerinden silinebiliniyorsa, tüm hatalı tutumları uygulayıp daha sonra silerek çocuk eğitim ve yetişme sorumluluğunu yerine getirmek de çok kolaylaşıyor olabilir.

İşin esas şaşırtıcı yanı bu rollere çocuklarını koşturarak götüren anne babaların bu açıdan bir sakınca görmeyen bilinçsizliği ki burada varılan son noktayı eleştirmenin söz konusu küçüğün anne babasının
çocuğun adına bir cast ajansı kurduklarına dair söyledikleriydi.

Anne baba bu işi profesyonelleştirmeye yönelerek yaptıklarından ne kadar memnun olduklarını böylece gösteriyorlardı.

Ortada, yetenek adına tehlikeli etkileşimlere maruz kalan ve karşılığı anne babaya şöhret ve para olarak dönen bir yatırım metaı haline gelmiş küçük bir çocuk ve çocuklar varken film yapımcılarının böyle davranmasına şaşırmak anlamsızlaşıyor.

Psikologluğu, göz göre göre yanlış kayıtlar oluşturulması ve silinmesi olarak algılayan bu yetişkin zihniyetinin "çocuk hakları" ndan haberdar olup olmadıkları sorgulanmalı.

Tehlikeli rollerde dublör kullanmayı red eden oyuncularla nasıl anlaşmalar yapılıyor bilmiyorum ama böyle durumlarda velilere önce çocuk hakları sözleşmesi okutulmalı ve sonra oluşacaklardan sorumlu
olduklarını belgeleyen birer kağıt imzalatılması sorunu ortadan kaldırmasa da bu konuda daha güvenli ölçütlerin benimsenmesi sağlanmalı.

Sigortalar genellikle maddi zarar ve can güvenliği konularını kapsadığından çocukların ruh güvenliği için özel sigortalar varsa, bu tarz işletilmesinin bu tür yanlışları nereye taşıyacağı üzerinde düşünülüyor mu?

Burada ilk önce böyle yaklaşımları benimseyen ebeveynlerin bu konuda ne düşündüklerini öğrenmek gerekiyor. Genellikle alan ve satanın memnun olduğu durumlarda araya kimse sokulmaz ama çocukların her tür güvenliğinden tüm yetişkinlerin sorumlu olması bu noktalarda söz söyleme hakkını doğurduğundan hepimize söz düştüğü için ben mümkünse psikologlar önce anne babayı ele almalılar diyorum.

Kaynak gösterimi:  www.0-18.org