ULUSAL İLETİŞİM AĞI

28 Mayıs 2012 Pazartesi

METREKAREYE KAÇ ÇOCUK GEREKİYOR?


Yurt içinde genç ve kalabalık nüfusun önemini ileri sürerek yeni evlenenlere üç çocuk yapmayı öneren devlet yöneticimizin ziyaret ettiği ülkede de bu metre kareye bu kadar nüfus az gerekçesiyle beş çocuk önerisiyle, çocuk sayısını metre kareye göre hesap eden yeni bir ölçü oluşturması, pekçok kişinin yüreğini ağzına getirdi.

Beş çocuk sözünü üç çocuk siparişine zam gibi algılayanlar, bu öğüdün başka bir ülkede olduğunu öğrenince rahatladılar.

Ne olursa olsun her çocuk rızkıyla doğar diye kabul edenler veya çocuklarını yaşlılığın bakım teminatı olarak görüp nasıl olsa büyür diyenlerin sakınca görmeyecekleri mümkün olsa da gerçekçi olanların bu öğütleri isteseler de kabul etmeleri çok zor.

Toplum, devlet ve doğa şartları gibi bir çocuk yetiştirebilmenin olası firesine karşı düşünülünce zaten ancak biri kalıyor diye düşünüp uygun bulanların da devlet üzerinden verilen bu siparişlerin tüm maddi manevi yükünden en çok kendilerinin sorumlu tutulacağını unutmamaları gerekir.

Bunu algılayabilenlerin bu siparişleri tekrar gözden geçirmeleri ve de çocuk yetiştirmenin sosyal ölçümlerinin bitki yetiştirmekten daha kapsamlı ve zor olduğunun ayrımına varmaları ve kaç çocuktan önce nasıl bir çocuk diye düşünmeleri gerekir.

Bu çocuklarda olması gereken nitelikler nedir? Hadi rızkı sağlandı ya eğitimi nasıl sağlanacak?

Eğitim sisteminin mevcut nitelik ve niceliği, çağdaş dünyanın bireyleri olacak çocuklar yetiştirmeye yeterli midir?

Bu alanda önemli kriterlerin çocuklara nasıl sağlanacağının olanak ve ön hazırlıkları var mıdır?

Devlet yöneticilerinde bu soruların karşılığı nedir ki, kalabalık nüfustan ülke gücü adına medet umulmaktadır?

Görülebilen ve yaşanan gerçekler olsa olsa sıfır çocuğa iyi niyetini ve umudunu kaybetmeyenler de bir veya iki çocuğa razı olacaklardır. Bu konunun kürtajı yasaklayarak da teşvik edileceğini düşündürten değerlendirmeler yurttaş ve yönetenler arasındaki görünen gerçekleri algılama farkını iyice ortaya çıkarmaktadır.

Yaşam ve gelecek herkese ait olduğundan, geleceğin dünyasında çocuk varlığının gücünü nicelik değil niteliksel ölçülerle dikkate alınacağını hiç unutmamak gerekiyor. Aksi takdirde geleceğin çocuklarına bırakılacak dünyanın birey ve ülke olarak kaderini tayin etme sorumluluğu da iyi kavranmamış oluyor.

Kaynak gösterimi:  www.0-18.org

NESİLLERE BEDEL ŞİP ŞAK DEĞİŞİMLER!


Prof. Deniz Ülke Arıboğan'ın İstanbul’da gerçekleşen Dünya Ekonomik Formu’na 'Daha İyi Bir Gelecek, Daha İyi Bir Eğitim' başlığıyla eğitim sektöründe ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar konusunu ele alan ve Akşam’daki köşesinde yayınladığı yazıdan alıntılanan bölüm, günümüzün değişen eğitim algı ve uygulamaları açısından önemli.

Yazıda değinilen sürekli değişim gerçeğinin doğurduğu eğitim algı ve uygulamalarından daha önemli olan nokta ise, değişim ve çağdaşlık üzerinden biçimlendirilenlerin yanlış ve cüretker uygulamalara gerekçe olarak kullanılması.

Her şey değişiyor algısına temel ve bilimsel değerlerden uzaklaşarak yanaşılması ve ortaya eklektik alt yapısı hazırlanmamış düzenlemelerin ürünü ucube uygulamaların çıkması, herşeyden önemli ve acilen dikkat edilmesi gereken konular. Devlete düşen gereğini yapma sorumluluğu, yeterince algılanmadığı zaman yaz-boz eğitimlere maruz nesiller yetiştiriliyor. Değişime ayak uydurma arayışları adına çocuk ve gençlerin deneme tahtasına döndürülmeleri ayrı bir geri kalmışlık ölçüsü oluşturmamalı..

"1- Sanayi sonrası uygarlığın dijitalleşme evresine girdiğimiz bu yeni dönemde, insan ile bilgi arasındaki ilişkinin yapısı tümden değişmiş durumda. Aşırı malumat ile yüklenen bu yeni insan tipine artık eğitim adı altında yeni bilgiler yüklemeye çalışmanın manası yok. Aksine, zaten okul dışında da bir tek tuşla ulaşabildiği, uğraşmadan edinebildiği bir sürü bilgi arasından seçim yapmayı, analiz edebilmeyi, bilgiyi olumlu amaçlar için kullanmayı, bilgi ile değerler arasındaki ilişkiyi kurabilmeyi öğretmek esas. Yani öğretmenlerin bundan sonraki temel hedefi kitaptaki bilgiyi öğrenciye bire bir aktarmak değil, onu eleştirmeyi, işlevselleştirmeyi, ona değer kazandırmayı öğretmek olmalı. Zira bilgi edinim anlamında eğitimin temel mecrası artık okul olmaktan çıkmış durumda. Televizyon kanalları, internet siteleri, sosyal medya araçları, 'ulu yüce kutsal google', bilgisayar programları, oyunlar vs. Artık çocukların, gençlerin birçok farklı mecradan öğrenme imkanları var. Okul başka bir şeye dönüşüyor, ama ne? Bunu tespit edip pozisyon almak ve insan ile bilgi arasındaki bu yeni ilişkide 'okul'u doğru konumlandırmak gerekiyor.

2- Eğitim ile meslek arasındaki ilişkinin de yeniden tasarlanması gerekiyor. Şu anda okul sıralarını dolduran birçok öğrenci henüz icat bile edilmemiş mesleklerde çalışacaklarını bilmiyor. Mesleki eğitim adı altında verilen bilgiler daha okuldan mezun olmadan eskimeye mahkum. Sanayi toplumunda bozulanı tamir etme, çalışmayanı çalıştırabilme üzerine kurgulanmış olan ve 'dayanıklılık' esasına kutsamış meslek anlayışları önemini yitirmeye başlamış durumda. İnsanlar tamir edilmiş bir telefon değil, yeni bir telefon istiyor. Bozulanı atıp yenisini almanın daha düşük maliyetli ve daha tercih edilebilir olduğu bir döneme doğru geçişteyiz. Bu, küresel anlamda bir değer devrimine işaret ediyor. Bu bakımdan mesleki eğitimlerin fütüristlerin de katkısıyla yeniden düzenlenmesi ve yeni değer ortamına adapte edilmesi gerekiyor.

3- Üniversitelerin de yeni döneme adapte olmaları şart. Bugün hala geçerli olan felsefe Humboldt'un 1800'lerde başlattığı devrimsel dönüşümün ürünü. Nitekim sanayi uygarlığı öncesinde sadece eldeki bilgiyi bir sonraki nesile aktaran, 'öğretici nakil' esas iken; sanayi toplumunda işin içerisine 'araştırma'nın da sokulmasıyla üniversiteler bilgi üreten, geliştiren kurumlar niteliğine kavuştu. Bu gerçekten de en üst eğitim kurumu olan üniversiteler açısından büyük bir sıçramaydı. 'Öğretim ve araştırmanın birliği' ilkesi geçerli kılınmıştı. Oysa bugün bu da yeterli gelmiyor. 'Yaratıcı tasarım' ve 'değer geliştirme' üniversitelerin gelişim yolunu açabilecek alternatifler olarak gözüküyor. Bu bakımdan eğitim konusunun geleceğe dönük ve stratejik olarak ele alınması gerekiyor."

Eğitim alanının en önemli ayağı olan velilerin eğitim sorunlarında yeterli değerlendirme ölçütlerine sahip olup olmadıkları bilinmese de son zamanlarda her alanda görüldüğü gibi dövülen öğretmen sayısındaki artış da ortalama veli bilincinin hangi ölçüleri benimsediğini düşündürtüyor.

Kaynak gösterimi:  www.0-18.org

6 Mayıs 2012 Pazar

Bu Ne Perhiz Bu Ne Lahana Turşusu?


Ülkemizin de imza atarak onayladığı Çocuk Hakları Sözleşmesine göre, Devlet, 0-18 yaş arasında herkes yasa önünde çocuktur gerçeğini kabul etmiş bulunuyor.

Böyle uluslararası sözleşmelere imza atan devletlerin uygulamada yanlışa düşmeyecek düzenlemeler yapması gerektiği için yasalarında bu kabulün tersine maddeler varsa, ilk önce onları düzeltmesi ve çeşitli uygulama alanlarında bu kabulün gereğine uyulmasını kontrol etmesi gerekir.

1995 yılında imzalanan bu sözleşme gereği neler yapıldığı veya nelerin yapılması gerektiği de devletin ve yönetimi ele alan hükümetlerin işi ve sorumluluğu.

Büyük bir kesimde gelenek ve göreneklerle biçimlenen genel kabullere göre kız çocukları okutulmuyor ve bu yaş lise öğretiminin bitimine de denk geldiği için okumaktan kaçma pratiğine gerekçe olarak çocuk yaş evliliklerine gereken avantajı sağlıyor. Özellikle kırsal alanda kızların çoğu 18 yaşını bitirmeden evlendirilebiliyorlar.

Şu ana kadar eğitim alanında lise son sınıflarında kızların nişanlansalar bile okulda nişanlı veya evli olarak okuyamayacakları uygulaması geçerli olması bir teminat olarak duruyor.

Yeni Milli Eğitim düzenlemelerinde bu teminatın başka bir şeye dönüştürülme girişimleri henüz karar verilmemiş olduğu ileri sürülse de, herşeyden önce imzalanan Çocuk Hakları kavramına ters düşüyor.

İlgililer bu düşüncenin gerekçesi olarak erken evlendirilen kızların eğitimlerini bırakmak zorunda kaldıklarından diploma alamadıklarını ileri sürerek bu durumunu kurtarmak amacı taşıdıklarını ama verilmiş bir karar olmadığını ileri sürüyorlar. Demek yönetim sorumluları yasalar önünde çocuk olunsa da eğitim adına yapılan düzenlemelerle çocukların evlenebileceğini düşünülebiliyorlar.

Medeni kanuna göre evlenme yaşı alt sınırının 17 olarak kabul edilmiş olması zaten çocuk yaşta evlenmenin de mümkün olduğunu gösterdiğinden bu tasarıyı tasarlayanlarca yadırganmamış olmalı. O zaman çocuk hakları açısından çocuk istismarına giren çocuk gelin sorunu nasıl önlenecek?

Daha yakınlarda bir Arap müftüsünün kızların 12 yaşında evlendirilmelerini uygun görmesi gibi ülkemizde de kızların babaları, dedeleri yaşında adamlara gelin gitmek adına satılmaları gerçeği bu zihniyetin bizdeki uzantılarını işaretlemiyor mu? Kızların 18 yaşından önce evlenebilecek hale gelmesine katkı sağlayan bu düzenlemelerle çocuk gelin yaşı 12-13 olarak mı legalleşecek?

Ülkemizde pekçok alanda birbirine zıd şeyler birbririni yok sayarak doğru diye kabul edilebiliyor, o mu doğru, bu mu doğru ikilemi ise cezai bir engel olmadığı sürece o da doğru, bu da doğru diye bir arada yürürlükte olabiliyorken yani şimdi bu kadar çelişkili ve birbirini yok sayan kabul ve yasal düzenleme varken hangi doğru nasıl ve ne gerekçeyle savunlacak?.

Kızların kendisinden çok çevresinin isteğiyle evlendirildiği ve erkeklerin körpelik arzusuna kurban giden nicelerinin de kendisi büyümeden çocuk sahibi olması gerçeğinin çoğu kimseye şaşırtıcı gelmediği toplumumuzda devlet yönetiminde bulunanların bu tür evlilikler yapılmasını önleyemeyip eğitimi buna uydurmayı düşünmeleri de şaşırtıcı gelmiyor mu acaba.

Burada cinselliğin yaşanma sınırı olarak evlilik müessesinin kızların namusları açısından önemli bir sigorta sayılması nedeniyle toplumsal değerlerin tüm girişimleri rayından çıkaracak biçimde düzeni esir aldığı ve yapılan düzenlemelerin de doğru olmaktan ziyade mümkün olabilenin en doğrusu olarak gerçekleştirilmeye kalkıldığı görülüyor.

Çocuk hakları, toplumların hak kavramı konusundaki gelişmişlik algısına göre sorumlularca ancak bu kadar sağlanabiliyorsa, toplumsal bilinci nasıl yükselteceğiz sorusu daha önem kazanıyor.

Kaynak gösterimi:  www.0-18.org