Eğitim
alanında reform diye ortaya sürülen ve özünde eğitim içeriğinden yoksun
girişim, neyi sergiliyor?
“İçerik”,
yerine tartışmanın, “uygulama” üzerinden dikkatlere sunulması, bu soruya ve
başlığa haklılık kazandırıyor.
M.E.Bakanı,
"uygulamayı gösteren rakamlara takılmayalım, içerik önemli” dese de,
kesintisiz uygulama önerilerindeki ısrarları her şeyden önce kendi
söyledikleriyle çeliştiklerini gösteriyor. Zira eğer eğitimin içeriği
önemsenseydi, herşeyden önce 3-4-5 yaşlarını kapsayan okulöncesi eğitimi içerik
ve uygulama olarak zorunlu görecek girişimlerde bulunurlardı.
İnsan
beyninin gelişiminde bu dönemin önemi, tartışılmaz bir gerçek olduğuna göre, bu
dönem eğitiminin uygulama alt yapısının yüzde yüz oranında sağlanması neden her
şeyden önce hedeflenmiyor?
İktidarın
bu girişimlerine pay bırakan bir akademisyen, iktidarın 4 yaş okulöncesi eğitim
yüzdesinin: %11’den %42’ye, 5 yaşta da %70’lere çıkarmasını olumladıktan sonra
okulöncesinin zorunlu hale gelmesi iki türlü seçenekle mümkün olabilir diyor.
Bugünkü genel yerleşim yapılanmasında ancak idari makamlara zorunluluk haline
getirebileceğini, veliye dönük hukuki zorunlulukta köydeki ebeveynin nasıl
zorlanabileceğini soruyor.
Bu
tür mazeretler bu dönemin insan gelişimindeki önemini değiştirmeyeceğine göre
gerekenlerin yapılması esastır. Değilse, o zaman çocuklarımızın eğitime eksikli
başlaması zaten kabul ediliyor demektir.
CHP’nin
4+4+4 formülüne karşı geliştirdikleri 1+8+4 formülü açıklamalarında; “AKP'nin gerçekleştirmek istediği
değişiklikler, ilk bakışta 12 yıllık eğitimi zorunlu hale getirecek gibi
görünmektedir. Oysa getirilen yasa teklifinde 12 yıllık zorunlu eğitimin
başlangıç tarihinin belirlenme yetkisi Bakanlar Kurulu'na verilerek,
uygulamanın ötelenmesinin yolu açılmıştır. Bu durum, eğitimdeki düzenlemenin
esas amacının, zorunlu eğitim süresini uzatmaktan çok, sekiz yıllık zorunlu
ilköğretimi bölmek olduğu kanaatini güçlendirmektedir... Ortada mevcut sistemin
bir etki analizi dahi yoktur. Kesintisiz 8 yıllık eğitim sisteminin belirgin
bir yanlışı saptanmamıştır. Aksine, okullaşma oranı bu sistem sayesinde
artmıştır. Tüm bu veriler ışığında, kesintisiz temel eğitimden geri adım
atılmaması gerektiği açıkça görülmektedir. Sistemin uygulamadan kaynaklanan
aksaklıkları giderilmeli, kesintisiz eğitim daha nitelikli bir yönde
geliştirilmelidir. AKP'nin gündeme getirdiği kanun teklifi eğitim sistemimizi,
daha yüksek kalite ve daha fazla eşitlik hedeflerinden uzaklaştırmaktadır.
Günlük kaygılar ve geçmişe dönük duygusal hesaplaşmalara dayanan ve eğitim
sistemimizi yeni bir kaosun eşiğine getirecek bir tekliftir. İktidar partisini,
eğitim sistemimizin temel sorunlarına yönelik hiçbir çözüm önerisi getirmeyen
ve geri dönülmez pek çok soruna yol açacak bu teklifi geri çekmeye davet
ediyoruz. (Cumhuriyet)” türü değerlendirmeleri de gösteriyor ki alt yapısı
hazırlanmadan başlanan ve eğitimi yaz-boz tahtasına dönüştüren uygulamalar ve
denekleştirilmiş nesillerle beklenen verim
sağlanamıyor
İktidar
gücünü hesap vermemek gibi algılayan ve sorumsuzca kullanarak nesillerimize
zarar veren “ben yaptım oldu” kültürünün politik örneği olan bu tipik
tavırlardan kaçınmak, gelişmişliğin en önemli göstergesi.
İktidarların
farklı görüşlere karşı, toplumun yüzde kaçına dayandığı belli olmayan kendi
görüşünü, Millet (!) böyle istiyor diye dayatması, geriye kalanların biz millet
değil miyiz diye düşündürteceğinden demokrasi açısından hak ihlalini işaretler.