ULUSAL İLETİŞİM AĞI

18 Mart 2012 Pazar

İçeriksiz (!) Eğitim Kavgaları


Eğitim alanında reform diye ortaya sürülen ve özünde eğitim içeriğinden yoksun girişim, neyi sergiliyor?

“İçerik”, yerine tartışmanın, “uygulama” üzerinden dikkatlere sunulması, bu soruya ve başlığa haklılık kazandırıyor.

M.E.Bakanı, "uygulamayı gösteren rakamlara takılmayalım, içerik önemli” dese de, kesintisiz uygulama önerilerindeki ısrarları her şeyden önce kendi söyledikleriyle çeliştiklerini gösteriyor. Zira eğer eğitimin içeriği önemsenseydi, herşeyden önce 3-4-5 yaşlarını kapsayan okulöncesi eğitimi içerik ve uygulama olarak zorunlu görecek girişimlerde bulunurlardı.

İnsan beyninin gelişiminde bu dönemin önemi, tartışılmaz bir gerçek olduğuna göre, bu dönem eğitiminin uygulama alt yapısının yüzde yüz oranında sağlanması neden her şeyden önce hedeflenmiyor?

İktidarın bu girişimlerine pay bırakan bir akademisyen, iktidarın 4 yaş okulöncesi eğitim yüzdesinin: %11’den %42’ye, 5 yaşta da %70’lere çıkarmasını olumladıktan sonra okulöncesinin zorunlu hale gelmesi iki türlü seçenekle mümkün olabilir diyor. Bugünkü genel yerleşim yapılanmasında ancak idari makamlara zorunluluk haline getirebileceğini, veliye dönük hukuki zorunlulukta köydeki ebeveynin nasıl zorlanabileceğini soruyor.

Bu tür mazeretler bu dönemin insan gelişimindeki önemini değiştirmeyeceğine göre gerekenlerin yapılması esastır. Değilse, o zaman çocuklarımızın eğitime eksikli başlaması zaten kabul ediliyor demektir.

CHP’nin 4+4+4 formülüne karşı geliştirdikleri 1+8+4 formülü açıklamalarında; “AKP'nin gerçekleştirmek istediği değişiklikler, ilk bakışta 12 yıllık eğitimi zorunlu hale getirecek gibi görünmektedir. Oysa getirilen yasa teklifinde 12 yıllık zorunlu eğitimin başlangıç tarihinin belirlenme yetkisi Bakanlar Kurulu'na verilerek, uygulamanın ötelenmesinin yolu açılmıştır. Bu durum, eğitimdeki düzenlemenin esas amacının, zorunlu eğitim süresini uzatmaktan çok, sekiz yıllık zorunlu ilköğretimi bölmek olduğu kanaatini güçlendirmektedir... Ortada mevcut sistemin bir etki analizi dahi yoktur. Kesintisiz 8 yıllık eğitim sisteminin belirgin bir yanlışı saptanmamıştır. Aksine, okullaşma oranı bu sistem sayesinde artmıştır. Tüm bu veriler ışığında, kesintisiz temel eğitimden geri adım atılmaması gerektiği açıkça görülmektedir. Sistemin uygulamadan kaynaklanan aksaklıkları giderilmeli, kesintisiz eğitim daha nitelikli bir yönde geliştirilmelidir. AKP'nin gündeme getirdiği kanun teklifi eğitim sistemimizi, daha yüksek kalite ve daha fazla eşitlik hedeflerinden uzaklaştırmaktadır. Günlük kaygılar ve geçmişe dönük duygusal hesaplaşmalara dayanan ve eğitim sistemimizi yeni bir kaosun eşiğine getirecek bir tekliftir. İktidar partisini, eğitim sistemimizin temel sorunlarına yönelik hiçbir çözüm önerisi getirmeyen ve geri dönülmez pek çok soruna yol açacak bu teklifi geri çekmeye davet ediyoruz. (Cumhuriyet)” türü değerlendirmeleri de gösteriyor ki alt yapısı hazırlanmadan başlanan ve eğitimi yaz-boz tahtasına dönüştüren uygulamalar ve denekleştirilmiş nesillerle beklenen verim  sağlanamıyor

İktidar gücünü hesap vermemek gibi algılayan ve sorumsuzca kullanarak nesillerimize zarar veren “ben yaptım oldu” kültürünün politik örneği olan bu tipik tavırlardan kaçınmak, gelişmişliğin en önemli göstergesi.

İktidarların farklı görüşlere karşı, toplumun yüzde kaçına dayandığı belli olmayan kendi görüşünü, Millet (!) böyle istiyor diye dayatması, geriye kalanların biz millet değil miyiz diye düşündürteceğinden demokrasi açısından hak ihlalini işaretler.

Kaynak gösterimi:  www.0-18.org

Hiç yorum yok: