ULUSAL İLETİŞİM AĞI

26 Aralık 2010 Pazar

Ne Olur Yapma Anne!

22 Aralık günü Radikal gazetesinde “Anne Dayağı TBMM’de” başlığı ile verilen haber, tüyler ürpertici olduğu kadar umut da vericiydi.

Yüzü kapalı olarak kullanılan görsel ve altında “Çocuklara yönelik şiddet, işkence boyutuna ulaştığın da bile görmezden gelinebiliyor” yazısı da.

Yurdagül Şimşek imzalı bu haber de anlatılanlar, toplum ve bireylerce içselleştirilerek normal hale getirilen şiddet olgusunu çok iyi anlatıyordu.

M. Akgül adlı bir vatandaş misafir olarak gittiği bir apartmanda, bir annenin 10 yaşlarındaki çocuğunu çok kötü şekilde dövdüğüne tanık oluyor.

Önemli olan bundan sonrası.

Çocuğun “Ne olur yapma anne” diye yalvarmalarına rağmen şiddet ve baskıdan kurtulamamasına ve komşuların da korkudan araya giremeyip seyirci kalmasına sadece üzülmekle kalmayıp bu durumu bir  dilekçe ile Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna bildiriyor.

Komisyon Başkanı Zafer Üskül, İzmir Valiliğine bir yazı yazarak bu olayla ilgili inceleme başlatılması ve alınacak önlemleri da kapsayan bir araştırmanın komisyona bildirilmesini istiyor.

Her şeyden önce şahit olduğu bu olaya bir insan ve vatandaş olarak duyarsız kalmayan ve de önlenmesi için gerekli harekete geçen bu vatandaşı alnından öpmek gerek.

Olaya duyarsız kalmayan komisyon başkanını ve gelişmelere göre Valiliği kutlamak gerek.

Bir çocuğun dövülmesi hele annesi tarafından dövülmesi ve bunun normal gibi karşılanması işin en yürek yakan tarafı.

Bu duruma, insan ve çocuk hakkı kavramıyla müdahale etmeyi sağlamak çok önemli bir insanlık ve vatandaşlık görevi.

Ama en önemlisi, çocukların ailenin malı olmadığı bilincinin gelişmekte olduğunu gösteren bu vatandaş duyarlılığı.

İnsanın yüreğini burkan bu haberin en umut verici ve iyi olan yanı, tesadüfen orda bulunan ve hep yaşandığı halde kimsenin önleyemediği böyle bir olaya bilinçle yaklaşan vatandaşların olması.

Daha da önemli olan yanı bu durumun haber yapılması.

Şiddetin toplumsal yansıması böyle duvarlara çarptıkça bu örnekte görüldüğü gibi aile içi bir sorun gibi algılanmaktan çıkıp önlenebileceği kesin.

Sorunların çözümünde en kestirme yol görmezlikten gelmektir yaklaşımı artık terk edilmeli.

Bir tane kurtulmuş ne olacak azımsaması mazeret olarak kullanılmamalı.

Özellikle aile içi şiddet uygulamalarına insanlık ve vatandaşlık hakkına dayalı böyle müdahalelerin ne kadar önemli olduğu kavranmalı.

O zaman, çocuğum değil mi döverim de severim de savunusu boşa düşer. Hak arama kavramı anlam kazanır.

Ailelere çocukların aynı zamanda topluma ait olduğunu, böyle girişimler ve tabii sonuç alınacak resmi işlemlerle çözümlenebileceğini kavratmak önemli bir görev vatandaşlık görevi.

Aynı zamanda medyanın bu olayları haber yapması çok önemli.

Komisyonlara havale edilen işler genellikle çözülemeyecek olanlardır yargısıyla bundan bir şey çıkmaz diyenler her zaman olacaktır.

Unutulmaması gereken bu davranış bilinci çoğaldıkça herkes görevini yapmaya zorlanacaktır. Bu sorun tek bir kişinin sorunu değil toplumun sorunudur.


Kaynak gösterimi: Özkan, S., www.0-18.org, Düşününce

Hiç yorum yok: