ULUSAL İLETİŞİM AĞI

22 Ekim 2011 Cumartesi

Davranış Kültürü Mirasları


Be demesen be!

Eğitim anlayışında önemli bir biçimleyici olan ve yapılmamasını öğütlediği şeyi yapmak diye tanımlanacak bu davranış biçimi, nesillerden nesillere zihinlerin en doğal kodlayıcısı ola gelmiştir.

Çocukları ve gençleri eğitmek adına çekilen nasihat söylevleri kendini sıfırlayan davranışlarla örneklenince, "imamın söylediğini yap, yaptığını yapma" gibi işin toplumsal rasyonalitesini yansıtan deyiş ve toplumsal söylemlerle telafi edilmeye çalışılması da hataların sürdürülmesini besleyen bir etken olmaya devam eder.

Kendi başaramadığı, yapmaması gereken davranışlara esir olmuş bir yetişkinin bu tür öğütleri, çevresinde yetişmekte olan beyinler üzerinde doğruyu yapmak yönünden ne kadar etkili olabilir ki?

Kemer bağlamayan, içkili araba kullanan ve trafikte yapılmaması gereken tüm davranışları çocuklara sergileyerek örnek olurken, bunları yapmamak gerekir söylemiyle genç nesillerde nasıl bir etkileme gücü yaratabilir ki?

İnsan ilişkilerinin duygusal ve fiziksel şiddete dayalı iletişimlerle yürütüldüğü herkesin birbirini ve birbirinin hakkını yok saydığı ve çıkarcılığın sevgi gibi sunulduğu bir sosyal yaşam kültüründe her davranışa bir doğru davranış prospektüsü eklemek taze beyinleri nasıl biçimler ki?

Bu nedenle çoğunlukla anne-baba ve yakın çevre davranışlarındaki hataları görerek ve bunların hata olduğu öğütleriyle "doğru"ya yönlendirilmeye kalkılan çocukların nasıl bir gelişim gösterdikleri, toplumsal yapının işleyişinde ortaya çıkmaktadır.

Eğitimi, davranış modellemesi yerine öğütlerle doğruya yönlendirme olarak algılayan çocukların çoğunda parabol eğrisi gibi başlangıç noktasından yükselerek geniş bir kavis çizdikten sonra çoğunlukla başlangıç seviyesine inen bir davranış seyri izlenir.

İlk örneklemelerle kodlanan beyinler tüm gelişimlere karşın diplerde gömülü bir çekim merkezinin etkisinden kurtulamaması, erken dönem etkileşimlerinin önemini ortaya koymaktadır. Bu dönem de özü sözü ve davranışları birbirine uyan örnek modellemelere sahip olmadan büyüyen çocuklar olunca ne kadar eğitilirlerse eğitilsinler, ileride anne-baba olduklarında onlar da bir yandan hatalı olduğunu bile bile yaptıkları yanlışları sürdürürken, öte yandan bunların hatalı olduğu ve yapılmamasını çocuklarına öğütlemeyi eğitim sanarak terbiye etmeye kalkarlar.

Böylece "be demesene be!" kültürü nesillerden nesillere benimsenerek yaşatılan bir davranış mirası olarak toplumsal kültür haline dönüşür.

Bugün başta siyasi alan olmak üzere sakıncalı bulduğu şeyi kendi davranışlarıyla modelleyen  örnekler de bu kültürün demokrasi kavramı üzerinden topluma yansıyan yan ürünleri olarak değerlendirilebilir.

Kaynak gösterimi:  www.0-18.org

Hiç yorum yok: