ULUSAL İLETİŞİM AĞI

1 Ocak 2012 Pazar

Cinayet Kültürüyle Büyüyen Çocuklarımız Ne Olacak?


Pek çok etkenin yanı sıra insanların algı farklılıklarından kaynaklanan sözlü ve yazılı iletişim saldırganlıklarının en önemli örneği eş cinayetleri olmaya başladı. Çoğunlukla kadınların öldürülmesi üzerinden gerçekleşen bu davranış gittikçe gelenekselleşerek artık anlaşmanın daha zor, hatta imkansız olduğunu düşündürüyor.

Amaca kısa ve hızlı yoldan ulaşmayı hedefleyen iletişim biçimi olarak kavga /dövüş, cinayet  türü fiziki saldırganlıklar, gözü dönmüş insanın vahşi hayvandan daha tehlikeli olacağını ispatlamakla kalmayıp, önlemenin zorluğunu da gösteriyor.

Özelikle eş cinayetlerindeki ‘yok etme yaratıcılığı’, insan varlığında gömülü vahşeti göstermesi açısından dikkat çekiyor.

Devlet koruması altındayken veya kalabalık içindeyken bile eşleri tarafından öldürülmekten kurtarılamayan kadınların çokluğu, bugün için olduğu kadar gelecek için de umut kırıcı ve geçimsiz çiftler için de saatli bomba işareti gibi.

Her gün tanık olunan eş şiddetine maruz kalan kadın olgusu, toplumun kutsadığı analık kavramı gibi pek çok değerlendirmeyi de yok ediyor. Gözleri önünde anneleri veya aile fertlerini öldüren babalar da çocuklar gözünde kutsal olmaktan çıkıp ürkütücü bir canavara dönüşüyor.

Böyle cinayetlere tanık olan ve bu ortamda büyüyen çocukların bugünü ve yarını da çok yönlü bir toplumsak endişe kaynağı.

Sayıları arttıkça zihinlerde legalleşen bu cinayetlerin yeni yetişenlerde nasıl duygu ve değerler oluşturacağı, böyle olaylara tanık olan ve hiçbir terapi görmeden yaşamlarına devam eden bir yığın çocukta insan algı ve sevgisinin nasıl biçimleneceği ve gelecekte nasıl bir toplum dokusu oluşacağı gerçekten düşündürücü.

Artan ve kanıksanan kadın cinayetlerinin sadece çocuklarda değil tüm toplum kesimlerinde evlilik, aşk, sevgi ve insana dair pek çok olayın farklı değerler oluşturduğu görülüyor. Bu nedenle kocanın karısını öldürmesi veya evlenen kadının kocası tarafından öldürüleceği sanki normalmiş gibi görülebiliyor. 

Bu durumun bedeli, kadına daha çok susmak olarak mı dönecek, yoksa hak arayan kadın zaten ölümü hak etmiş mi sayılacak veya evliliklerin yürüme garantisi olarak nikahta eşini öldürmeme antlaşmasının yapılmasını mı sağlayacak soruları kafalara yerleşmeye başlıyor.

Her cinayet örneğiyle toplumsal algıda biraz daha legalleşen bu oluşumların alt yapısıyla yanlışların gelenekleştiği bir toplumda bu tür değişimlerin yadırganıp yadırganmayacağını zaman gösterecek.

Töre ve namus cinayetlerinin geleneksel dokunulmazlığına evlilik cinayetlerinin eklenmesiyle cinayet kültürü gelişen toplumumuzda, insanlık algısı zedelenen çocuklarımızı nasıl koruyacak, yeni nesillerin akıl ve duygularını nasıl inşa edeceğiz?

Kaynak gösterimi:  www.0-18.org

Hiç yorum yok: