İletişim
çağında insandan insana yer, mekan ve zaman dışı ulaşımlarla biçimlenen
iletişim biçimleri, pek çok değer yargısını da yeniden üretiyor, insana ait tüm
artı ve eksileri de farklı boyutlara taşıyor.
İletişim
ve etkileşim alanında acil dikkat isteyen en önemli sorunlardan biri de çeşitli
nefret suçlarıyla dışlaşan nefret kültürü.
Kendi
özellik, seçim ve aidiyetlerinden farklı olana duyulan düşmanlıkla şekillenen
suçlara özetle nefret suçu deniyor.
Bir
kişiyi ırkı veya ulusal kimliği, insan olarak cinsel ve bedensel farklılığı,
inanç, fikir, davranış kategorisi, ve sahip olduğu pek çok farklılığının diğeri
veya diğerlerince nefret odağı haline gelmesine ve o kişiye zarar verilmesine
yol açan suçlar, aslında gelişmemiş bir algı sorunundan kaynaklanıyor. Daha
doğrusu bu algısızlığın üzerine inşa edilen bir kültür sorunu oluyor.
Doğal
çevre kültürünün bu davranış örnekleriyle kodlanan çocuklar, bunları doğal bir
davranış gibi benimseyince daha sonra düzeltilmesi zor belki de olanaksız, ön
yargılı bir yetişkine veya kurumlara dönebiliyorlar.
Tüm
insanlar eşittir ilkesinin aslında eşit sayılmayan insanlar arası
farklılıkların, o insanların yasalar önünde eşit haklara sahip olarak
algılanması hedefine dikkat çekmek için söylendiğinin de tam algılanmadığını gösteriyor.
Algılanmamasından doğan suç işleme teşvikleri ortadan kalkmadıkça bu farklılığa
karşı düşmanlıklardan oluşan suçları önlemek de yetersiz kalıyor.
Bu
açıdan her türlü ayrım kitlesince oluşturulan derneklerin ve kişisel hakların
korunmasına dair örgütlenmeler nefret suçlarına dair bir yasa oluşturulmasını
istiyorlar. Bkz: http://nefretme.net
Çocuk
ve gençlerimizin içinde yetiştikleri ve pek çok örneğini gördükler nefret
suçlarının yasal olarak önlenmesinden çok, kültürel yönden önlenmesini sağlayan
temel bir eğitimin gerekliliği gün geçtikçe önem kazanıyor.
Bu
da resmi ve gayri resmi tüm kişi ve kurumların sosyal sorumluluk bilinciyle
oluşur.
Kaynak gösterimi: www.0-18.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder