El
birliği ile oluşturduğumuz toplumsal düzenden yansıyan “düşüncesizlik”ler, yeni
yetişenlerin çoğunca "düşünmek" eyleminin sadece bir heykel figürü
olarak algılandığını, eskiye göre daha çok bilgiye ulaşılsa da insanların artık
düşünmediklerini gösteriyor.
Eğitim
sistemi çeşitli kademe ve uygulama alanlarında devamlı değiştirilip, en modern
sayılana talip olunsa da ardında yatan mantık ve düşünme yetersizlikleri
değişmediği için daha farklı bir sonuç alınamıyor. Zira yeniliklerin çoğu
bilgiye dayalı düşünme becerisini geliştirici uygulamalar içermiyor.
Özellikle
Temel Eğitim alanında süre ve verim ölçme uygulamaları ikide bir yapılan
müdahalelerle değiştirildiğinden uygulamaların gerçek randımanı da ölçülemiyor.
Uygulama
süresi bu kadar kısalınca nesiller arasında kıyaslama yapan "bizim
zamanımızda" sözü de iyice anlamsızlaşıyor. Yap -boz tahtasına dönen
eğitim düzenlemeleri, aynı dönemin farklı kademelerinde okuyanların bile böyle
bir zaman birlikteliğinden söz etmelerini önlüyor.
Aynı
zaman diliminde eğitilenler bile bu değişimlerle ayrı uygulamaların denekleri
olarak farklı kodlanıyorlar.
Ayrıca,
"Bilgi”ye ulaşım, etkileşim ve de kullanım biçimleri hızla değiştiğinden,
şu veya bu uygulamalarla aynı dönemde okuyanlar bile, her an yeni bir sunum,
etkileşim ve uygulama adaptasyonuyla karşılaşıyorlar.
Bilgi
türleri kadar ona ulaşımı da değiştiğinden ömür boyu bilgilenme, özel bir istek
olmaktan çıkıp herkes için her yaşta gerekli bir zihinsel aktiviteye
dönüşüyor.
Günümüzde
temel ve zorunlu eğitim sistemlerinin çocuk ve gençler adına dikkat isteyen en
temel noktası, çağa uygun, doğru bilgi ve düşünce becerisi sağlayacak bir
eğitim anlayışı olmalı. “Bilgi”yle “düşünme” arasındaki bağı yeterince
önemsetecek noktaya ulaşılmaması eğitimimizdeki boşluk ve randımansızlıkta
kendini gösteriyor.
Özellikle
akademik derecelere sahip eğitimlilerin “düşünme” ve “bilgi” yetersizlikleri
genel olarak “eğitim” algısını da sorgulatıyor.
Başlı
başına bir çocuk hakkı olan eğitim ve öğretimin bu noktalar üzerinden ele
alınması önemli bir sorumluluk.
Milli
Eğitim Bakanlığı, ideolojik perspektife sıkışmadan her şeyden önce düşünen
insan yetişmesine ağırlık verecek girişimlerde bulunmalı. Yoksa, bilmekle
düşünmek arasındaki farkı da açığa vuran dünyayı ve çevresini doğru kavrama
niteliğinden yoksun insanlar topluluğu
olmaya devam edeceğiz.
Kaynak gösterimi: www.0-18.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder