Bilimselliğe
uzak kafaların çok sevdikleri ifadelerden olan bu teminat sözü, genellikle
kendi sorumluluk ve bilgi alanlarında olmayan sorunlarda kullanılır.
Bu
ifadenin ardında her şeyi kendi bildiği kadardır sanma aymazlığı ve de 'ya olursa' şüphesinin,
'olacağı varsa, olur'' kabulüyle anlamsızlaşan kadercilik algısı yatar.
Sözün
ürkütücülüğü, zihniyetin kendisi kadar büyük işlere el atma cüretini de
taşımasındandır.
Taşıdığı
bidonunun gaz kaçağını elindeki çakmakla kontrol etmeye kalkan, ana sigortayı
kapamadan elektrik tamirine girişen bir takım hizmet erbabı, müşterilerin
şüphelerini bu sözle susturmakla her şeyden önce kendilerini tehlikeye
attıklarını düşünmeyecek kadar kendilerinden emindirler.
Bu
zihniyettekiler daha büyük işletmelerin veya projelerin başına geçince, olan
biten facialardan neden kendilerinin sorumlu olduğunu da kabul etmeyen bir
haklılık duygusu ve buna bağlı bir inkar tavrı gösterirler.
Yaptığı
binanın çürük olması, arazinin inşaat için sakıncalı olması gibi, sundukları
kamu hizmetinin sorumluluğunu üstlenmeyen bu zihinler, toplumda çoğaldıkça
ortaya her alanda tuzak ve kazalara açık bir alt yapı çıkar. Uğranılan
felaketlerde kendilerinden başka herkesi sorumlu tutan sorumlular her alanda
boy gösterir ve cezalandırmalar çoğunlukla bu konuda sorumlu olmayanlara
kesilir.
Sadece
dayandıkları 'kaderde varsa, olur' tesellisi ile kendilerini savunan böyle
kafalarla aynı düzeni paylaşmak safari alanında arabadan inmekle eş değer olsa
da başka seçenek olmadığı için sürdürülür.
Bu
tablonun altında bilime önem vermeyen ve her şeyi iman yoluyla halledeceğine
inanan insan tipi vardır.
Bilimselliği
inanca rakip gören eğitim algısıyla yetiştirilmeye kalkılan ve bu tabloyu
içselleştirerek büyüyen çocuklarımız da aynı kodlanmalarla aynı düzeni yeniden
üreterek toplum yaşamına adapte oldukça toplumsal düzenin yaşamsal tehlikeleri
artmaktadır.
Buna
en iyi örnek sel felaketlerinde karşımıza çıkan dere yatağına inşaat yapma
aymazlığı.
Fransız
balkonlu lüks konutların her şeyin düşünüldüğünü sandırması altında yatan
cahilliği göz ardı ettiriyor.
Görüntüyü
makyajlayıp özü görünmez kılma cinliği, düzenin pek çok alanında geçerli olunca
bir yerde kazıklananı diğer yerin masumu olarak ödeşiliyor sanki.
Çoğunluğa
egemen olan bu zihniyet sürerken nüfusumuzun insan niceliği mi, niteliği mi
diye bakmadan çoğalmaya yönelmek cehaletin etki alanının büyültmekten öte ne
işe yarar ki?
Bilgi
çağını yeterince kavramayan bu zihinsel alt yapısı düzenin alt yapısını
belirlediğinden övünülen büyümeden ne anladığımızı uluslararası ölçekte tekrar
gözden geçirmeliyiz.
Kaynak gösterimi: www.0-18.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder