ULUSAL İLETİŞİM AĞI

29 Temmuz 2012 Pazar

Dayak Genetiği!


Dayak olgusunun insan bedeninde oluşturduğu fiziksel ve ruhsal zedelenmenin yanı sıra üstünde fazla durulmayan en önemli sakıncası, özellikle küçük yaşta dövülen çocuklarda genetik şiddet yatkınlığını aktif hale getirmesi. İlgili bilimsel çalışmalarda gittikçe daha fazla üzerinde durulmaya başlanan bu konu, dayağın oluştuğu ve oluşturduğu etkileşimlere daha çok dikkat çekiyor.

Bireysel ve resmi eğitim adına çocukları dayakla terbiye etmenin toplumumuzda eski zamanlardan bu yana neredeyse erdem gibi algılandığını görmek için atasözleri ve deyişlere bakmak yeterli.

Bu nedenledir ki genellikle dayak yiyerek büyüyenler, dayakla adam oldukları fikrini benimseyip kendi çocuklarını da dayakla büyütmeyi iyi eğitimin şartı sayabiliyorlar.

Dayakla büyüyenler veya dayak döngüsünün doğal görgü ortamında kodlananlar kendi ilişkilerinde de bunu kullanmakta sakınca görmüyorlar.

Böylece; bir davranış mirası olarak nesilden nesile aktarılan dayak, insan ilişkilerinin her türünde sorun çözücü olarak algılanan kültürel bir kodlanmaya sahip oluyorlar.

Genetik şiddet yatkınlığını açığa çıkarmada dayağın oynadığı rol üzerinde durulması gereken önemli bir bulgu. O nedenle  son zamanlarda iyice artış gösteren şiddet uygulamalarında her şeyden önce bu yatkınlığın rol oynadığı üzerinde duruluyor.

Çocuğunu veya öğrencisini onun iyiliği için dövdüklerine inananlar, aslında sadece çocuklarını dövmekle kalmayıp toplumun şiddet yatkınlığının yükselmesine de katkı sağlıyorlar.

Bireysel takdirleriyle sadece çocuğun canını ve ruhunu acıtmakla kalmıyor toplumun da canının yanması için zemin hazırlamış oluyorlar.

Dayak yedikçe uslanacağı sanılan ve yediği dayakların şartlı refleksiyle gerçekten de dayak yemeden durulmayan insan modeli, sorun çözmede dayak olmadan sonuç alınamayacağı kabulünü ve dayağın cennetten çıkma olduğu inancını da tartışılmaz kılabiliyor. Bu da dayağa rağmen dayağı geçerli hale getiriyor.

Çocuklarını dövmeyenler dizlerini dövmeyi tercih etmiyor. Toplumun şiddet ortalamasını aşağıya çekmede rol oynayarak insani gelişime katkı sağlamış olduklarını bilmeliler.

Minik bireyler olarak insanlar arası iletişimin dayaktan geçmediğini anlatmak, bireylere akılsal iletişimin önemini kavratmak, toplumların duygusal motivasyonlu şiddet çemberinden akılsal iletişime ulaşabilmenin en temel yolu oluyor.

Kaynak gösterimi:  www.0-18.org

Hiç yorum yok: