ULUSAL İLETİŞİM AĞI

1 Mayıs 2011 Pazar

Yaşananlar Yeterince Algılanıyor mu?

Eğer toplumla ilgili her haber, dikkatle ve çok yönlü takip edilirse gelişmeler de, önceden tahmin edilebilir.

Ülkemizde kamuoyunda gittikçe eksi değerlerin oluşmasına yol açan pek çok uygulamanın meyveleri alınıyor.

Bugün görünenler aslında daha önceki yatırımların bir sonucu olarak biçimlense de, bugün alınan ve alınacak olan tedbirler ve geleceğe dair yatırımlar da bugünü ve bugünden görülen yarını işaretliyor.
Tabii görebilenler için.

Bu hafta Milliyet gazetesinde (4Nisan) sayfa sonunda küçük bir alana sıkıştırılmış önemli bir haber de, toplumumuzda egemen olan değerlerde gelinen yeri gözler önüne seriyor.

Haber, “Okulu karıştıran iddia” küçük başlığı altında yüzü perdelenmiş bir çocuk ve ailesinin fotoğrafı, altında da “Muhbir olmadı diye dayak yedi” büyük başlığıyla verilmiş.

Adana’da lise öğrencisi M.H. sigara içen arkadaşlarını ihbar etmediği için okul müdürdü tarafından dövülmüş.

Olayın bir öğretmen tarafından aileye bildirilmesi üzerine okula giden anne baba, idarecilerce yatıştırılarak evlerine yollanmış, ancak akşam eve gelen çocuk hastaneye götürülüp başına üç dikiş atılmış, ve dört saat gözlem altında tutulmuş.

Aile, çocuklarının "muhbirlik" yapmadığı / olmadığı için müdür ve yardımcısı tarafından dövüldüğünden şikayetçi olunca: çocuğun, Çocuk Şube Müdürlüğünde psikolog nezaretinde ifadesi alınmış.

Öğrenci, “müdür, odasında tokat atınca kafam panoya çarptı. Yaralı halde derse girdim” diye ifade vermiş.

Dayak atma, muhbirlik teklifi gibi pek çok yanlışın bir arada ve bağlantılı olarak oluştuğunu gördüğümüz bu haberde:

“Dayak” olgusunun eğitim adına hala okullarda var olmasının yanı sıra çocuklardan arkadaşlarını ihbar etmelerine dayalı okul polisi uygulamasının, başlatılıp başlatılmadığını veya buna yatkın kafaların eğitimde nasıl boy gösterdiğini düşündüren bu haberde, öğretmenin durumu aileye bildirmesi, öğrencinin sağlık gözetiminde tutulması, Çocuk Şubesinde psikolog nezaretinde ifadesinin alınması gibi görece gelişmeler, temel hataları gölgede bıraktığı görülüyor.Yanlışların nasıl gittikçe katmerli hale geldiği de.

Pek çok idari uygulama ve hukuki davalarda muhbirliğin prim yapması yadırganmaz hale gelince bunun eğitim yoluyla gelecek nesillere kazandırılması gereken bir değer olduğu da kabul görmeye başlamış olmalı.

Geleceği belirleyen bu yanlışların nasıl bir toplumsal yapı oluşturacağı, her gün bir yenisine şahit olduğumuz bu katmerli ve birbirini üreten yanlışların, bu toplumda "doğru insan" yetiştirmenin mümkün olup olmadığını düşündürüyor.

Yanlış ve kötü olmasına karşın gittikçe geçerli hale gelen anlayışlarla ortak değerleri törpülenen bir toplumda, gerçekten DOĞRU İNSAN yetiştirme şansı ne kadar?

Bu toplumsal yapıda doğru insanların var olma hakkı nasıl sağlanacak?

Hergün yeni bir skandalın patlak verdiği toplumsal ortamda şok haberlerin dalgasına kapılan beyinler, dedikodusal takip dışında olan biteni algılayıp üzerine düşünebiliyor mu?

Günlük şok gelişmeler üzerinden biçimlenen toplumsal algımızda bu soruların altı yeterince çiziliyor ve üstünde düşünülüyor mu? 

Bence hayır ve de eyvah.




Kaynak gösterimi:  www.0-18.org

Hiç yorum yok: